Mogoru İmparatorluğunun dört yanı. Bud, düşmanları bastırmak için sessizce dört yöne doğru ayrılan askerleri hayal etmeye başladı. ‘Beklenildiği gibi. Bu p*çle seyahat ettiğimde işler gerçekten farklı oluyor!’ Bud’ın gözleri Cale’e Continue Reading →

Cale, onunla birlikte gelen diğerlerine baktı. Raon sanki bir noktada çamurda yuvarlanmış gibi oldukça kirli görünüyordu. Bud’ın sırtı sahte kanla kaplıydı ve çok kilo vermişe benziyordu. Choi Han en normal Continue Reading →

Cales Familie waren natürlich die Ersten, die ihn zu Hause willkommen geheißen haben. Swish. Swoosh. Cales Körper wurde gegen seinen Willen gedreht. Tap. Tap. Tap. Cales Schultern, Arme, Gesicht und Continue Reading →

“Veliaht prens, delirme!” Raon, Cale’in önünde belirdi ve mutlu bir şekilde bağırdı. Veliaht prens Alberu Crossman, kaşlarını çatmayı bile bitiremeden nazik bir gülümseme takınmak zorunda kalmıştı. – Raon-nim, gerçekten delirmeyeceğim. Continue Reading →

Choi Han söylemesi gereken her şeyi söyledikten sonra tazelenmiş görünüyordu. Ondan gelen güçlü bir tutku hissedilebiliyordu. Ardından Cale’in yanıtını bekledi. Cale cevap vermek için ağzını açtı. Ancak önce biri konuşmaya Continue Reading →

« Comment l’avez-vous su ? – Le mana me l’a dit. » Harol eut un sourire tordu sur son visage après avoir entendu la réponse de Cale. “Le mana me Continue Reading →

Cale már fel akart szállni a kocsira a korona-herceggel. A korona-herceg a legvégsőkig kérte Cale-t színjátékra. Természetesen a kocsi, amin Cale volt, a korona-herceg kocsija volt, amit sürgetően hoztak a Continue Reading →

‘Feda etmek.’ Cale, Süper Kayaya cevap vermek yerine konuşmaya başladı. “Ne yapıyorsun?” “Ah.” Choi Han kendine geldi. Yere çömelip açık kitaba boş boş baktığını fark etti. “H, hiçbir şey, Cale-nim.” Continue Reading →