Doğu kıtasının Üç Yasak Bölgesinden biri olan Işık Şatosu.
Beyaz çöldeki Beyaz Şato.
Lord Sheritt’in çocukları için bıraktığı şato artık Raon’un siyah manasıyla kaplıydı ve Kara Ormanda bulunuyordu.
Cale, onları karşılayan Lord Sheritt’i selamlamadan önce…
Pat!
“Ah!”
Omzuna çarpıp ok gibi fırlayan kara ejderhayı gördü.
– İnsan! Özür dilerim!
Kısa bir özür dileyip uçup giden kara ejderha…
“Raon.”
Sheritt nazikçe gülümseyip adını söyleyince anında durdu. Bir metre. Tam bir metre ötede duran Raon, ona bakamadığı için salonun tavanına baktı.
“…Geri döndüm!”
Hala tavana bakarken bağırdı ve yavaşça geri uçarak Cale’in sırtına kondu.
“Miyavv!”
“Geri döndük!”
Bunun yerine, On ve Hong Sheritt’in yanına yürüdüler. On geriye baktı ve Cale’in arkasından onlara bakan Raon’a doğru gülümsedi ve pençesiyle oraya gelmesini işaret etti.
“Öhöm, öhöm! On beni çağırdığı için gidiyorum!”
On’un bu hareketini gören Raon yavaşça hareket etmeye başladı ve kendini On ile Hong’un arasına sıkıştırdı.
Lord Sheritt onları tarif edilemeyecek kadar sıcak bir ifadeyle izliyordu.
Cale bu dokunaklı görüntüden yüzünü çevirdi ve Ejderha Melezine doğru baktı.
“Ha.”
İç çekmeden edemedi.
Raon’u göz ucuyla izleyen Ejder Melezi şimdi Lord Sheritt’e bakıyordu. Kendinde değilmiş gibi görünüyordu.
Ejder Melezi ve Cale o anda göz göze geldiler.
Ejderha Melezi hızla bakışlarını çevirdi. Sonra titreyen göz bebekleriyle siyah kalenin içini incelemeye başladı.
“Beni çıldırtıyorsun.”
“Cale-nim, sorun ne?”
Cale, Choi Han’ın sorusuna başını salladı.
Söyleyecek çok şeyi vardı ama bunları yüksek sesle söyleyemezdi. Bunun yerine Lord Sheritt’e doğru yürüdü.
“Sheritt-nim. Lock nerede?”
Mavi Kurt çocuğu Lock. Şu anda Lord Sheritt’ten Kalkan Sanatları ve diğer birçok şeyi öğreniyordu.
“Ah.”
Lord Sheritt’in yüzünde hafif bir gülümseme vardı.
Çilli yüzündeki gülümseme onu yaramaz gösteriyordu. Nazik sesi gülümsemenin altından akıyordu.
“Eğitim alıyor.”
“Eğitim mi? Kalkan Sanatları mı?”
“Mm……”
Lord Sheritt, sanki doğru kelimeyi bulmuş gibi canlı bir şekilde cevap vermeden önce bir süre düşündü.
“Şu anda cehennemden çıkmış bir antrenman uyguluyor.”
‘Ne oluyor…’
Cale neredeyse bir adım geri çekilecekti. Sheritt, Cale’in yüzündeki hafif kaş çatmasını fark etti ve sanki ne hissettiğini biliyormuş gibi hemen konuşmaya başladı.
“Ah, yani gerçekten cehennemden değil! Sadece çok zor bir eğitim, bu yüzden öyle dedim.”
O zor bir eğitim diyorsa, bu demek oluyordu ki son derece zor ve katı bir antrenman sürecinden geçiyordular.
“Lock ve çocuklar bunu yapmaktan heyecan duyuyor gibiydiler. Mutlu görünüyorlardı. Her geçen gün daha da güçlendiklerini hissettiklerini söylediler. Geçen gün çocuklar gün batımına bakarken gülüyorlardı. Bu beni çok gururlandırdı.”
Cale, Lord Sheritt’in sözlerini duyunca onunla aynı şekilde düşünmedi.
Daha çok Lock ve Kurt çocuklarının yorucu bir eğitim gününün ardından gün batımını izlerken hüzünle güldükleri anlaşılıyordu.
‘Sanırım bunu Lock’a sormam gerekecek.’
Elbette Sheritt’in Lock’a ve çocuklara baş edemeyecekleri bir eğitim vermeyeceğini biliyordu. Bu Ejderhanın, On ve Hong’a nasıl davrandığına bakılınca küçük çocukları çok sevdiği anlaşılıyordu.
“Hepinizin birlikte geri döndüğünüze sevindim, ancak sizi geri getiren şeyin ne olduğunu sorabilir miyim?”
Lord Sheritt, Cale ve diğerlerine sorarken etrafına baktı. Sonra Cale’in bakışlarının birine doğru yöneldiğini fark etti.
‘Hmm?’
Sheritt, Cale’in baktığı kişinin bir adım öne çıktığını gördü. Bu kişinin yüzü görünmüyordu çünkü cübbesinin başlığını olabildiğince aşağıda tutuyordu.
“…Ha?”
Yüzü örtülü adama bakan Sheritt o anda garip bir his hissetti. Sonra Cale’e bakmak için döndü.
Cale konuşmaya başladığında iç çekişini sakladı.
“Sheritt-nim. Sizinle biraz sohbet edebilir miyim?”
Daha sonra Raon’a doğru işaret etti.
“Raon, sen-”
Cale, gel demek üzereyken durdu.
Onun da dinlemesi doğru muydu? Çok gençti. Cale’in aklı karmaşıklaşıyordu ve Raon’u çağırmaktan vazgeçmek üzereydi.
“Hep birlikteyken anlatacağım.”
Tam o anda, Ejderha Melezi bir adım daha öne çıktı ve Cale ile konuşmaya başladı.
“İkisine birden söylemek istiyorum.”
Daha sonra Cale’in ‘Ya Raon’a zarar verirse?’ der gibi bakan bakışlarını görünce dudaklarını ısırdı.
“Ben, ben tüm sorumluluğu üstleniyorum.”
Cale içini çekti.
“Sorumluluğunu alabileceğin bir şey olup olmadığını bilmiyorum.”
Ejderha Melezi soğuk cevabı karşısında irkildi, ancak Cale Raon’un olanları duymasını dert etmeyi bıraktı. Cale, sorumlu kişi ona söylemek istediğinde buna hayır diyemezdi.
“İnsan! Ne hakkında konuşuyoruz?”
Sadece Raon’a bu süreçte en az zararı nasıl vereceğini düşünüyordu.
Cale’in zihni yine karmaşıklaştı. Bu, Beyaz Yıldız veya Şeytan Dünyası sorunundan daha karmaşıktı.
Grubun geri kalanı Cale’e baktı ve o da onlara emir verdi.
“On, Hong ve Choi Han, Lock’u bulmaya gidin. Choi Han, Lock’u getir. Maes ve diğer çocukları da getir. Burada olduğumuz süre boyunca onları en azından bir kez görmeliyiz. Beacrox, sen akşam yemeğini hazırla. Ah! Harris Köyüne uğrayın ve Lordun Şatosunu arayıp burada olduğumu bildirin.”
“Cale-nim, dördünüz ayrı bir konudan mı bahsedeceksiniz?”
Cale, Choi Han’ın sorusuna başını salladı ve iki Ejderha ve Ejderha Meleziyle birlikte kalenin misafir odasına doğru yürüdü.
* * *
“İnsan! Neden dördümüz sohbet ediyoruz?”
Dört kişi de misafir odasında oturuyordu. Cale, yanında oturan Raon’u hafifçe sıvazladı ve konuşmaya başladı.
“Raon. Ejderha Melezinin boya büyüsünü kaldır. Ejderha Melezi, başlığını çıkar.”
Lord Sheritt’in gözleri kocaman açıldı.
‘Ejderha Melezi mi?’
Daha önce hissettiği o tuhaf hissin, dünyada nadir görülen bir Ejderha Melezi ile karşılaşmasından kaynaklanıp kaynaklanmadığını merak etti.
“Anladım insan! Hey, Ejderha Melezi! Boya büyüsünü kaldırıyorum!”
Raon’un siyah manası Ejderha Melezine dokundu. Şşş, Ejderha Melezinin saçları, başlığını çıkardığında siyahtan orijinal kırmızı rengine döndü.
Lord Sheritt anında kaşlarını çatmaya başladı.
‘O bir Ejderha Melezi değil.’
Bir Ejderha ile başka bir yaşam formu arasında doğmuş biri değildi.
Soluk tenli neredeyse ölü adam Lord Sheritt’e bakıyordu. Sheritt bu adamın titreyen göz bebeklerini tuhaf buldu.
‘Neden bana böyle bakıyor? Ve içimdeki bu tuhaf his ne?’
Lord Sheritt artık fiziksel bir bedeni olmayan bir illüzyondu, ama elinin üst kısmının tüylerinin diken diken olduğunu hissediyordu.
Bunun sebebi ne olabilirdi?
Daha sonra Cale’e doğru döndü, donuçta bu adamı Cale yanına getirmişti. Cale bakışlarını kaçırdı ve Ejderha Meleziyle konuşmaya başladı.
“Bundan sonrasını ben sessizce dinleyeceğim, bu yüzden önce sen konuş. Onlara her şeyi kendi ağzınla anlat.”
Cale, Ejderha Melezinin ellerinin titrediğini görebiliyordu.
‘Kahretsin.’
“Yapamayacağını düşünüyorsan ben yaparım.”
“…Hayır.”
Ejderha melezi başını iki yana salladı.
Sonra derin bir nefes aldı.
Dayanılmaz acı sanki tüm vücudu parçalanacakmış gibi ona saplanmaya devam etti, ancak aldığı nefes gittikçe daha da güçlenen bir zehir gibiydi.
Raon ve Lord Sheritt’e baktı.
Biri siyah, diğeri beyazdı. Tam zıtlardı. Ancak ikisi de birbirlerine bakıyor ve bilinçsizce gülümsüyorlardı.
‘…Onun Lord olduğunu söyledi.’
Cale karşısındaki kadına Lord diye seslenmişti.
‘O Ejderha Lordu olmalı.’
Ejderha Melezi tarif edilemez bir duygu hissetti ve vücudu titremeye başladı.
O, Ejderha Lordunun ölü çocuğunun kalbinden yaratılmış bir melezdi.
Korku ve suçluluk kalbini doldurdu.
Ancak içinde bir beklenti ve özlem de vardı.
Ejderha Melezi neredeyse kendi duygularıyla alay edecekti.
Özlem mi?
Ejderhanın duyguları ya da anıları kalbinde yoktu. Bu yüzden özlemin bir anlamı yoktu.
Sadece onu satan anne babasının anıları ondaydı.
Yine de, bu gerçekten özlemdi.
Aile.
Karşı hiç sahip olma şansı bulamadığı aileye karşı bir özlemi vardı. Ve bu özlem beklentiye dönüştü.
Ejderha Melezi böyle düşüncelere sahip olduğu için kendisiyle alay etti.
‘Beni öldürmezse şanslı sayılırım.’
Lord Sheritt ve Raon tüm hikayeyi duyduktan sonra onu öldürmeseler şanslı olurdu.
Zihnini boşalttı. Duygular, sadece öldüğü günü bekleyen kendisi gibi biri için işe yaramazdı.
“Ben…”
Onunla konuşurken Lordun bakışlarından kaçınıyordu.
Neden…
Sesi neden bu kadar titriyordu?
Zihnini boşalttığı halde neden böyleydi?
Ejderha Melezi konuşmaya başladığında buna verecek cevabı yoktu.
“Hanımefendi, ben de bir zamanlar insandım.”
Cale gözlerini kapattı ve kanepeye yaslandı.
Bundan sonra araya girmemeliydi.
Odadan da ayrılmalı mıyım diye düşündü ama kötü bir şey olursa diye burada kalmaya karar verdi.
“…Ailem beni Beyaz Yıldıza sattı……”
Cale’in eskiden duyduğu hikaye bir kez daha Ejderha Melezinin ağzından döküldü.
‘Onun herhangi birine karşı saygılı davrandığını ilk kez duyuyorum.’
Cale, Ejderha Melezinin birine karşı saygılı davrandığını ilk kez fark edince durmadan Raon’un sırtını sıvazladı.
Ejderha Melezinin titrek sesi kulağına ulaşmaya devam ediyordu.
Beyaz Yıldıza satılmak, onu takip etmek ve bir mağaraya kilitlenmek.
Sonra bir meleze nasıl dönüştüğünün hikayesi.
…Ve sonra onu bir meleze dönüştüren şey.
“Tam bir melez olduğum gün Beyaz Yıldız bana bir şey söyledi.”
Cale durmadan Raon’un sırtını daha dikkatli bir şekilde okşamaya başladı.
“Kırmızı bir ejderhanın kalbini senin kalbine soktum.”
Kısa bir an içindi, ama gözleri kapalı olan Cale birinin nefesinin kesildiğini hissetti.
Ejderha Melezinin titrek sesi konuşmaya hala devam ediyordu.
“’Kalbinde son Ejderha Lordunun kanı var. Bu yüzden kesinlikle büyük bir Ejderha olacaksın. Bir Ejderha ol ve benim yerime geç. İkisini de başarabileceğine inanıyorum.’”
Cale o anda gözlerini açtı.
Rooooooooo…!
Misafir odası gürlemeye başladı.
Sonra yüzünü göğsüne gömmüş olan Raon’a hızla sarıldı ve öne baktı.
Sadece kabul salonu değil, tüm kara kale gümbürdüyordu.
Sallanıyordu.
“N, bu ne-?”
Cale, Ejderha Melezinin yakasını tutan Lord Sheritt’i görebiliyordu.
O hala bir illüzyondu. Ancak, hafızası ve vicdanı hala burada olan Lord Sheritt’in gözleri kan çanağı gibiydi.
Ejderha Melezinin yakasını tutarken elleri titriyordu.
Kırmızı yumurta.
O sözler kalbine saplandı. O andan itibaren hiçbir şey düşünemedi.
“Sen, sen- hayır, çocuğumun kalbi- çocuğum.”
Ejderha Melezine doğru bakarken düzgün konuşamıyordu. Göz bebekleri çılgınca titriyordu.
“İnsan, insan.”
“Evet, evet.”
Cale, Raon’a sarılırken sırtını sıvazlamaya devam etti.
Raon’un iki gözü de sıkıca kapalıydı. Vücudu da hafifçe titriyordu. Venion Stan’den intikam aldığı zamandan farklıydı.
Cale, altı yaşındaki çocuğu sıkıca kucakladı.
“Dinlemek istemiyorsan gidelim mi?”
Raon’un kapalı gözleri açıldı. Ağlamaya hazır görünüyordu.
“Ne yapmak istiyorsan onu yapabilirsin. Ne yapmak istiyorsan onu yapabileceğinden emin olacağım.”
Cale’in fısıltısı Raon’un kulaklarını geçip kalbine ulaştı. Cale’in tonu her zamanki gibi biraz soğuktu ama nazikti.
Raon gözlerini tekrar kapattı ve ardından tekrar açıp cevap verdi.
“…Dinleyeceğim. Ancak insan, sen yanımda olmalısın.”
Raon başını çevirdi. Lord Sheritt, hala Ejderha Melezinin yakasını tutarken Raon’a doğru bakıyordu. Raon, konuşmaya başlamadan önce onun bakışlarını gördükten sonra tereddüt etti.
“A, annemin de benimle olması lazım.”
Lord Sheritt bunu duyduğunda ifadesi dağıldı.
Öfkesiyle birlikte taşmaya hazır gibi görünen gözyaşlarını tuttu. Sonra tutuşunu gevşetti. Ejderha Melezini serbest bıraktı.
“Öhö, öhö!”
Ejderha Melezi öksürdü ve nefesini tuttu.
Lord Sheritt’in ruh halinin değişmesiyle gürleyen kara şato yeniden sakinleşti.
Ancak, zihni sakinleşmemişti.
Kollarını sıkan elleri hala titriyordu ve hafifçe daha alçak bir ses Ejderha Melezine doğru seslendi.
“Devam et, devam et. Bana her şeyi anlat.”
Ejderha Melezi doğruldu ve tekrar ağzını açtı.
“Öhö! Öh, öhö!”
Ancak öksürüğü nedeniyle konuşamıyordu.
Lord Sheritt’in yakaladığı yakası hiç acımamıştı. Bu yüzden öksürmüyordu.
Sadece titreyen ellerin gücünün bu kadar zayıf olmasına şaşırmıştı. Bu yüzden Lordun yaşadığı şoku hissedebilmişti.
Ejderha Melezi, aşırı derecede zayıflamış olan vücudunun durumunu kontrol altına alabilmişti, ancak Lord Sheritt yakasını tuttuğu anda bu kontrolünü kaybetmişti.
Öfkeyle dolu yaşlı gözleri görmüştü. Ancak yine de ağlamamıştı.
O gözleri gördüğü anda vücudundaki karmaşayı kontrol etmeye odaklanması imkansızdı.
Çocuğunun nasıl öldüğünün hikayesini duymuştu, ayrıca birisinin çocuğun ölümünden sonra kalbini çıkarıp bir melez malzemesi olarak kullandığını da duymuştu.
Ejderha Melezi Sheritt’in neden yakasını tuttuğunu anlamıştı.
Ama nedense sadece ağlamak istiyordu.
Kötü bir insandı ama ağlamak istiyordu.
Ancak gözyaşlarını da tuttu.
Ağlamaya uygun değildi. Öksürüğünü zar zor bastırmayı başardı ve tekrar ağzını açtı.
Duyguları bir anlığına aklını yitirmesine sebep olacak kadar sarsılmış olan Lord Sheritt sakinleşmişti ve Ejderha Melezine karmaşık bir bakışla bakıyordu.
Karşısındaki adam, çocuğunun kalbini kendi kalbine dönüştürmüş biriydi ama…
‘…Bu çocuk da kendi istediği için bu hale gelmedi.’
Ejderha MElezi ailesi tarafından satılmış ve çocukluğunu bir mağarada kilitli bir şekilde bir meleze dönüşerek geçirmişti.
Sheritt’in zihninde birçok farklı duygu yükselip alçaldı. Mantıklı düşünmek zordu.
Ejderha Melezi de o bunu yaparken hikayesini anlatmaya devam etti.
“Böylece bir meleze dönüştükten sonra, daha fazla Ejderha kalbi yiyerek büyüdüm. İlk büyüme evresini atlattım ve sonra…”
İkinci büyüme evresini de geçtiği ama üçüncü büyüme evresini tamamlayamadığına dair hikayesi.
Sonra o dönemde işlediği tüm kötü işlere dair hikayeler.
Ve sonra Cale ile olan şeyler.
“…Redika’ya siyah yumurtayı Batı kıtasındaki bir mağaraya atmasını söyledim……”
Hatta Redika’ya siyah yumurtayı atmasını söylediğini, ardından sıcaklık cihazını gönderdiğini ve Redika’nın bunu sık sık kontrol etmesini sağladığını bile anlattı.
“…Ha!”
Lord Sheritt inanmazlıkla alay etti. Ejderha Melezine bakarken bakışları daha da karmaşıklaştı.
Cale onun tüm duygularını anlayamıyordu ama şu anda ne düşündüğünü anlayabiliyordu.
Ejderha Melezi yumurtayı attığını söyleyip duruyordu ama aslında yumurtayı saklamaya ve korumaya çalışmıştı.
“…Ancak Cale Henituse’a göre, Redika o siyah yumurtayı Stan’lere satmıştı…….”
Cale Raon’a doğru baktı.
Koyu mavi gözler, Ejderha Melezine açıklanamayan bir bakışla bakıyordu.
Raon o karanlık mağarada sıkışıp kalmıştı ve Venion Stan tarafından işkence görmüştü.
Bu kara Ejderha şimdi nasıl bu hale geldiğini duyuyordu.
Cale, Raon’un ne hissettiğini anlayamıyordu.
Bu yüzden Raon’a daha sıkı sarıldı. Şu anda yapabileceği tek şey buydu.
“…Ve şu anda, ben bir insanım ve içimde neredeyse hiç Ejderha gücü yok. Yakında, yakında-”
Uzun hikaye sona ermek üzereyken, Ejderha Melezi cümlesini bitiremeden tereddüt etti. O anda Lord Sheritt’in soğuk sesini duydu.
“Yakında ölecek misin?”
Ejderha Melezinin gözleri Sheritt’e doğru baktı.
Sheritt ve Ejderha Melezi. İkisi göz teması kurdu. Ejderha Melezi, hiçbir şey söyleyemeden açılıp kapanan ağzını açtı.
“Evet, efendim. Yakında öleceğim.”
Ejderha Melezi daha sonra Lord Sheritt’in kelimelerle tarif edilemeyen bir duyguyla kaşlarını çattığını gördü.
Gözlerini kapattı.
Dik oturuyordu ve sallanmayacak sağlam bir ağaç gibi görünüyordu.
Ancak, bu ağacın gözyaşı dökmeden sessizce ağladığını hissedebiliyordu.
Bir an ona bakan Ejderha Melezi tekrar konuşmaya başladı.
Titrek sesi odadaki sessizliği bozdu.
“Ben, ben özür dilerim.”
Ejderha Melezi başını ve vücudunu olabildiğince eğdi.
Cale tekrar gözlerini kapattı.
———-
Selamlar! Aralık ayı boyunca her gün bir bölüm gelecek! Lütfen bizi desteklemeye devam edin! Ve bir hata görürseniz ya da bir öneriniz varsa lütfen yorumlarda belirtmekten çekinmeyin! Kesinlikle cevap vereceğim. Sevgiler ve saygılar.