Kont Ailesinin Çöpü – Ch 54 – DÜŞÜNMEKTE (2)

Cale, Toonka’nın gülen yüzüne daha fazla maruz kalmak istemiyordu. Ancak Amiru sakince açıklamaya başladı.

“Bob, Whipper Krallığından. Küçük bir sahil köyünden ve balık tutmaya çıkınca bir şekilde teknesi batmış ve o da buraya düşmüş.”

“Bu doğru. Ben sadece bir köyde balık avlayarak basit bir hayat yaşıyorum. Hahahaha. Nasıl bu hale düşüp buraya geldim bilmiyorum.”

‘Basit bir hayatmış kıçım.’

İnanılacak gibi değildi. Amiru konuşmaya devam ederken Cale’in ne düşünden haberi yoktu.

“Bu yüzden o da bizimle bir tekneye bindi ve dün gece olanları araştırmamıza yardım etti.”

Amiru’nun gözleri Toonka’ya bakarken berraktı. Ancak Cale etrafına baktığında Toonka’ya yöneltilmiş birçok olumsuz bakış vardı.

Whipper Krallığından bir köylü. Bakışları bu barbar hakkındaki gerçek duygularını gösteriyordu. Cale, Toonka ile göz teması kurmadan önce etrafına hızlıca bir göz attı. Toonka gülümsemeye başladı.

“Genç efendi-nim’in herkesi kurtarmak için başkentte büyük bir kalkan kullandığını duydum. Sizin güçlü biri olduğunuzu duyduğum için genç leydi-nim’den beni de yanınızda getirmesini istedim.”

Toonka’nın gözleri o anda keskinleşti. Cale aniden uğursuz bir hisse kapıldı.

‘Bu tehlikeli olmaya başlıyor.’

Bu yüzden hemen şu yanıtı verdi.

“O sebepten ötürü şu anda hala iyileşme aşamasındayım.”

“…İyileşme mi?”

“Evet. Güçlü bir özellik değil. Çok zayıf bir güce sahibim.”

Amiru ekledi.

“Evet. Genç efendi Cale, herkesi kurtarmak için gücünü aşırı derecede kullanmak zorunda kaldı. Bu yüzden bir yandan iyileşirken bir yandan bizim bölgemizi ziyaret ediyor.”

Amiru, Cale’e sempati, hayranlık ve başka duygularla bakıyordu ama Toonka farklıydı.

“Ah, durum bu muydu o zaman?”

Tüm ilgisini kaybetmiş gibiydi. Daha sonra başka yöne bakmadan önce Cale’i tepeden tırnağa inceledi.

‘İyi. Toonka ile aramız böyle olmalı.’

Başkaları için fedakârlık yapmak mı? Kahraman olmak mı? Toonka böyle şeylerle asla ilgilenmiyordu. Tek umursadığı ve takıntılı olduğu tek şey güç ve güçlü olmaktı. Kendi tarafında olan insanları bile zayıf olduklarında görmezden gelen, hatta gerekirse öldüren tipte biriydi.

Bu yüzden ona tiran deniyordu.

“O zaman gidelim mi?”

Cale, Amiru’nun sorusuna başını salladı. Daha sonra Toonka’nın yandan mırıldandığını duyabiliyordu.

“Bu garip. Yakınlarda güçlü bir insan kokusu alıyorum hâlbuki.”

Gerçekten de deliydi. Cale boş tavana doğru baktı.

– Ben kokmuyorum.

Cale, görünmez Kara Ejderhanın sesini kafasında duyabiliyordu. Toonka’nın içgüdüleri Canavar halkınınkinden bile daha güçlüydü. Cale, bugün Toonka’nın yanındayken şimdiye kadarki oynadığı en zayıf insan rolünü oynaması gerektiğine karar verdi.

***

“Şu anda girdabın neden aniden ortadan kaybolmuş olabileceğini araştırıyoruz. Babam ve bölgemizin büyücüleri de yakında buraya gelecek.”

Cale, orta adanın yanındaki sakin denize baktı ve Amiru’nun dediklerine ayak uydurdu.

“Öyle mi? Bunu duyduğuma sevindim. Umarım ne olduğunu çabucak anlayabiliriz.”

– Sen çok iyi bir yalancısın.

Cale, sakin bir bakışla denize bakarken Kara Ejderhanın sözlerini duymazdan geldi. Durum oldukça karmaşık görünüyordu. Deniz üssünün inşası için gelenlerin yanı sıra köyün tüm balıkçıları da buradaydı. Hepsi etrafa bakıyor ve birbirleriyle tartışıyorlardı. Yakınlarda hala güçlü olan diğer girdaplar yüzünden ortam daha da gürültülüydü. Cale tüm bunlara baktı ve ekledi.

“Umarım diğer tüm girdaplar da çabucak yok olur.”

– İnsan, yine yalan söylüyorsun. Girdapların bir yıl daha kalmasını sağlayacağını söylememiş miydin?

Cale, Kara Ejderhanın sözlerini bir kez daha duymazdan geldi. Amiru, Cale’in sözlerine kararlı bir ifadeyle başını salladı.

“Evet. Kesinlikle ne olduğunu anlayacağız ve diğer girdaplardan da kurtulacağız. Gözümüzün önünde böyle bir fırsat ve bize yardım eden birçok insan varken, bu fırsatı tam olarak değerlendirmemiz gerekiyor.”

Tutkuyla konuşan Amiru, Cale’in onun için biraz üzülmesine neden oldu ve Cale konuşmaya başladı.

“Eminim sizin sıkı çalışmanızla birlikte Ubarr ailesi bunu kesinlikle başaracak, genç leydi Amiru.”

“…Teşekkürler. Onaylayıcı sözlerinizden sonra kendimi çok daha iyi hissediyorum, genç efendi Cale.”

Amiru’nun sıcak bakışları, yüzünde sakin bir gülümsemeyle orada duran Cale’e yöneldi. Cale, ciddi bir ifadeyle ona karşılık verdi.

“Bütün bu güneş ışığından biraz başım dönüyor, gölgenin altında biraz dinlenmeye çekilmek için izninizi isteyebilir miyim?”

Cale, Toonka’nın teknelerden birinden ona baktığını hissedebiliyordu. Toonka yol boyunca ara sıra Cale’e bakmaya devam etmişti. Hâlâ o güçlü kişinin kokusunun kaynağını arıyor gibiydi. Ancak Toonka’nın Kara Ejderhayı bulması mümkün değildi. Herhangi bir aura veya mana hissedemeyen birinin sınırı buraya kadardı.

“Ah, tabii. Lütfen iyi dinlenin, çünkü hala iyileşme sürecindesiniz. Sınırınızı zorlamayın.”

“Teşekkürler.”

Cale yavaş yavaş orta adanın ormanına yöneldi. Amiru gölgeye doğru ilerlerken sessizce onu izledi. İyileşme sürecindeyken bile yapması gerekeni yapmaya devam eden bu genç efendi, geçmişin Cale’inden kesinlikle farklıydı. Hasta olduğunu iddia etmesine rağmen, hiç hasta görünmüyordu. Sadece yorgun görünüyordu.

“Onu harika yapan da bu zaten.”

Gelecekte bu bölgeyi yönetmeyi hayal eden biri olarak Amiru, Cale gibi daha güvenilir olması gerektiğini düşündü. Yardım etmek için çabucak müfettişlere doğru yürürken, sakin bakışları tutkuyla doldu.

Öte yandan Cale, adanın diğer tarafına doğru gidiyordu. Orada kimse olmadığı için vakit geçirmek için harika bir yer olacaktı.

– Oradaki cesetlerden korkmuyor musun? Hem zayıf hem de korkak birisin.

Cale, adanın diğer tarafına vardığında Kara Ejderhayı bir kez daha duymazdan geldi. Fakat oraya bir bakış attıktan sonra hareket etmeyi bıraktı.

“Bu da neydi?”

– Bunu yapan ben değildim! Ben yapmadım!

Kara Ejderha herhangi bir suçlamayı tutkuyla reddediyordu. Ancak bu sefer Cale’in Kara Ejderhayı dinleme lüksü yoktu. Geçen gün deniz insanı cesetlerinin bulunduğu kayaya doğru hızla koştu. Yanından geçince durmaktan kendini alamadı.

‘… Paseton mu bunu yaptı?’

Kaya parçalara ayrılmıştı.

“Deniz insanı cesetleri nasıl bu hale geldi……”

Deniz insanı cesetleri toza dönüşmüştü. Cale, geçen gün onları burada gördüğü için bunların ceset olduğunu söyleyebilirdi ama başka biri bunların kayanın bir parçası olduğunu düşünebilirdi.

Bu muazzam güç.

Bu kesinlikle bir Balinanın işiydi.

Son derece kızgın bir Balinanın işi.

Aniden su uğuldamaya başladı. Kara Ejderha konuşmaya başladı.

– Denizin dibinden bir şey hızlıca yukarı doğru çıkıyor. Çok hızlı hareket ediyor!

Cale başını kaldırdı ve denize doğru baktı. Ardından irkildi ve geriye doğru adım attı.

Splaaaaash.

Büyük bir şey yüzeye çıktı. Koyu gri renkli bir yaşam formuydu. Ardından doğrudan Cale’e baktı.

Bir Balinaydı.

Kambur Balina Canavar İnsan.

Kambur Balina Canavar insanları okyanusun koruyucuları olarak biliniyordu ve daha zayıf yaşam formlarını koruyorlardı. Nesiller boyunca Balina Kabilesinin Kralı bir Kambur Balina canavarı olmuştur.

Boom. Boom. Boom.

Cale’in kalbi hızla atıyordu. Balinanın bakışları hem öldürücü bir niyet hem de gözlem, içgüdü ve mantığın bir karışımıyla doluydu. Cale ilk defa ona bu kadar kızgın ve bu kadar güçlü olan bir varlıkla bu kadar doğrudan bir göz teması kurmuştu. Bu güçlü varlık, Cale’e yukarıdan bakıyor ve Cale’in her yönünü inceliyordu.

O anda olan oldu.

– Bu aptal Balina çıldırmış olmalı!

Kara Ejderhanın kızgın sesi Cale’in zihninde yankılandı. Aynı zamanda güçlü bir varlık havada titreşimler yaratmaya başladı. Cale ona odaklanan Balinanın gözlerinin birer titreşim kaynağına döndüğünü gördü.

– Benim zayıf insanıma nasıl böyle bakmaya cüret edersin!

Havadaki mana dalgalanmaya ve su vahşileşmeye başladı. Ancak Kambur Balina hiç hareket etmedi. Bunun yerine, bu 15 metre uzunluğundaki Balina kuyruğunu kaldırdı ve suya tokat attı.

Spaaaaaaash!

Su hızla çalkalanıyordu.

Bu hareket, Cale’in bunun canavar bir insan olduğundan emin olmasını sağladı.

Boom. Boom.

Kalbin Gücü tehlikeyi fark edip gücünü boşaltmaya başladığında, Cale kalbini sakinleştirmeye çalıştı. Kırılmaz Kalkan da dışarı çıkmaya çalışıyordu. Kadim güçler her zaman sahiplerinin hayatlarını ön planda tutardılar. Sahiplerini korumak için her an gitmeye hazırdılar.

Cale başını mananın toplandığı ve konuşmak üzere olduğu boş boşluğa çevirdi. Ancak önce başka bir ses konuşmaya başladı.

“Seninle kavga etmeye çalışmıyorum.”

Yunan mitolojisindeki Sirenlerin sahip olduğu kadar güzel bir sesti. Cale başını çevirdi ve Kambur Balinanın kafasının suyun üzerinde tamamen ortaya çıktığını gördü.

“Vay be.”

Cale’in ağzından bir hıçkırık çıktı. Çok büyük ve korkutucuydu. Balinanın kafasının hafif bir dokunuşla onu kolayca öldürebileceğini hissetti.

– Neden aptal kafanı dışarıya çıkarıyorsun? Bana şimdiye kadar yaptığın her şeye rağmen kavga çıkarmak istemediğini mi söylüyorsun? Cılız Balina!

Cale, manaya uzanmadan önce Kara Ejderhanın sözleri üzerine bir iç çekti. Dört yaşındaki kızgın bir çocuk oldukça tehlikeli olabilirdi.

Her şeyi yok etmeye hazır görünen mana, Cale’in elinin içinden geçti. Balina bu gelişme karşısında şok olmuş gibiydi.

Cale’in eli sonunda yuvarlak bir şeye ulaştı. Ejderhanın başıydı. Cale, birkaç kez sabırsızca okşadı.

“Kızma. Zarar göreceksin.”

Mana hızla kaybolmaya başladı. Cale daha sonra sakin bir ses duydu.

– Zarar görmeyeceğim. Ben güçlüyüm.

“Biliyorum biliyorum. Ama yine de dikkatli olmalısın.”

Dört yaşındaki bir çocuğu sakinleştirmek zordu. Ancak Kara Ejderha, Cale’in ne söylemeye çalıştığını anlamış gibiydi.

– Dikkatli olan sen olmalısın, zayıf insan.

Mana tamamen kayboldu. Cale, mana kaybolduğunda dönüp Balinaya baktı. Balina, büyük kafasını yavaşça Cale’e doğru eğdi. Cale, başının büyüklüğü karşısında irkildi ama hareketsiz durmayı başardı. Bunun sebebi balinanın bakışlarından öldürücü niyet kaybolduğu içindi.

Kambur Balina, Cale’in tam önüne doğru başını eğip konuşmaya başladı.

“Bir şey soracağım-”

O anda.

Uzak ufuktan küçük bir Balina deli gibi yüzüyordu. Onlara doğru gidiyordu. Bu 15 metre Balina ile karşılaştırıldığında çok zayıf ve küçük görünüyordu.

O Balina hızla onlara yaklaştı ve bağırmaya başladı.

“Noona, onu ısırıp öldüremezsin!”

Cale’in önündeki Kambur Balina hızla döndü.

Splaaaaashhhhhh!

Balinanın hareketinden sıçrayan deniz suyu Cale’i ıslattı.

Ancak Cale’in bunu düşünecek zamanı yoktu. Gözlerini kapadı.

‘Bu gerçekten de o Kambur Balina olmalı.’

Onlara doğru gelen minik Balina büyük ihtimalle Paseton’du. Bu kişinin noona diyebileceği tek bir varlık vardı ve de bu balinanın o kişi olduğu anlamına geliyordu.

Mevcut Balina Kralının kızı ve gelecekteki Balina Kraliçesi.

Deniz insanlarına karşı savaşta Choi Han ve mürettebatın yanında öncü olan Balina.

Cale, Kambur Balina’nın sırtındaki X şeklindeki yara izini görebiliyordu.

Witira.

Bu kesinlikle o idi.

Büyük Balinanın yüzü kaşlarını çatmaya başladı. Cale, bu Kambur Balina kardeş buluşmasına dâhil olmak istemediği için yavaşça geriye doğru gitmeye başladı.

Küçük Balina bir kez daha bağırdı.

“O kesinlikle öldürmemen gereken biri!”

Kara Ejderha, Cale’in zihnine yine kafası karışmış bir şekilde konuştu.

– O küçük Balina neden bahsediyor? Biz savaşmıyoruz ki.

Cale de aynı şekilde hissediyordu. Cale, herkesin bu küçük Balinanın sesini duyamayacak kadar adanın diğer tarafındaki duruma odaklanmış olmasına minnettardı. Yoksa herkes küçük Balinanın bağırışlarını duyduktan sonra buraya gelirdi.

Balinaların bir araya gelmesi uzun sürmedi. Ancak, Kara Ejderha o sırada gelişigüzel eklendi.

– Bu arada, bil diye söylüyorum, bir tanesi daha geliyor.

‘Ne? Bir tane daha mı?’

Cale geriye doğru yürümeyi bıraktı ve ormana doğru döndü.

“Muhahahahahah. Kokusunu alıyorum, kokusunu alabiliyorum!”

Kahverengi saçları vahşi bir aslanın yelesine benzeyen çılgın bir piç ortaya çıktı.

Toonka’ydı. Gözleri deli gibi bakıyordu. Bağırarak ormandan dışarı doğru fırladı.

“Güçlü birinin kokusu alıyorum!”

Cale, Toonka’yı görür görmez çömeldi. Bu sayede Toonka ve Kambur Balina birbirleriyle doğrudan göz teması kurdular.

Cale, karidesler zarar görmeden önce sürünerek yoldan çekildi. ( Bu bir Kore atasözünden, iki güçlü insanın kavgasının ortasına gereksizce giren zayıfın birinin sebepsiz yere nasıl incineceğinden bahsediyor. )

<< Previous Chapter | Index | Next Chapter >>

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *