Cale’in birdenbire dışarı çıkmak istemesini kimse tuhaf bulmamış gibiydi. Ron’un da hiçbir yerde bulunamadığına bakılırsa bir yere gitmiş olması ihtimali yüksekti. Hans’ın Cale’e sorduğu tek soru Cale’in nereye gittiğiyle ilgiliydi. Continue Reading →

Cale Choi Han ile arenadan ayrıldı. “Hans, Ron. Hala arenada bekleyen iki kişiye rehberlik edin.” Cale, birinci katın girişinin dışında bekleyen Hans ve Ron’a, kendisi, Choi Han’la odasına dönerken Rosalyn Continue Reading →

Cale sihirli çantaya bir şeyler koydu ve arenaya yöneldi. Malikânenin yeraltı arenası. Kont Henituse’un bölgesi zenginliğiyle ünlüydü, ancak bu zenginlik askeri güçle de destekleniyordu. Aksi takdirde Karanlıklar Ormanının ve içindeki Continue Reading →

Choi Han ve Lock. Choi Han’ın arkasında da Rosalyn vardı. Bu üç kişi Cale’in odasına girdi. “Hans. Git içecek bir şeyler getir.” “Affedersiniz? Ah, hemen!” Cale, uşak yardımcısı Hans’ın odaya Continue Reading →

Cale’in aracı yavaşça başkentin güneyine yöneldi. Roan Krallığı’nın başkenti Huiss. İnsanlar açık bir şekilde yaklaşan doğum günü kutlamasına hazırlanmakla meşguldü. Cale hafifçe kaldırılmış perdeden dışarı baktı ve düşünmeye başladı. ‘Choi Continue Reading →

Vagon hareket etmeye başladı. Meeeow. On ve Hong, karşılarında oturan Cage ve Taylor’a baktılar ve Cale’e sıkıca yapıştılar. “Genç efendi Cale, bu kraliyet etkinliği hakkında bir şey biliyor musunuz?” Cale, Continue Reading →

“İçeri gelin.” Cale onlara odaya girmelerini işaret etti ve Cage, Taylor’un tekerlekli sandalyesini içeri itti. Üçü birden masaya oturduktan sonra, Cale sormadan önce alkole bir kez bile bakmadı. “İstediğiniz nedir?” Continue Reading →

Ve bular sadece üç tane normal bildiğiniz varlıklardan değildiler. Biri aptal bir ejderhaydı, diğeri aforoz edilmek isteyen çılgın bir rahibeydi ve üçüncüsü, Marki Stan’in ailesinden bir serseriydi. “Oooffff.” Cale iç Continue Reading →